Dijital Bakkal Çırağı GETİR Artık Bir Dünya Markası

Dijital Bakkal Çırağı GETİR Artık Bir Dünya Markası


” Farklı olun, farklı düşünün; Sıradan işler yapmaktansa aykırı işler ortaya koymak size farklılığı getirecektir.”
Steve Jobs

Türkiye’de girişimcilik dünyasında ocak ayının en önemli konularından biri ‘Getir’ in Sir Michael Moritz liderliğindeki bir grup yatırımcıdan 38 milyon dolarlık yatırım alması oldu.

Peki, tam anlamıyla nedir bu GETİR, sahibi kimdir? İş insanları, girişimciler bu yatırımda ne görmeli ya da benim bakış açımla ben ne görüyorum? size kısaca düşüncelerimi anlatmak istedim bu yazımda.

İnternette dolaşan havalı açıklaması ; GETİR lojistik, teknoloji ve perakende sektörlerini bir araya getiren mobil bir alışveriş uygulamasıdır. Telefonunuzdan veya bilgisayarınızdan uygulama ya da web sitesine girerek marketten, pazardan ve benzeri yerlerden alabileceğiniz binlerce ürünü sipariş edebiliyorsunuz. Getir’i diğer pazar yerlerinden ayrıcalıklı kılan ise motosikletlerle servis yapmaları ve aslında bu hizmet için bir bedel almaları. Yani bu hizmeti satmaları.Siz sipariş verdikten kısa süre sonra kapınız Getir kuryesi tarafından çalınıyor. 10 dakikanın altında siparişi teslim etme hedefi de tüketicileri ayrıca cezbediyor. Özellikle zaman sıkıntısı yaşayan, trafik yoğunluğunun olduğu büyük şehirler alışveriş problemlerini Getir ile çözebiliyor.

Benim tanımımı soracak olursanız da aslında GETİR, günümüzün bakkal çırağı. Hatta bakkal çırağının dijital hali. Son 10 yılda özellikle büyük şehirlerde avmlerin, süper marketlerin ya da yerel gross marketlerin açılmasıyla mahalle bakkalları bir bir kapandı. İlk başlarda marketlere gidip aylık alış veriş yapmak, poşet poşet tek seferde istediğimizi almak hatta istediğimizden daha fazlasını almak haz verdi her birimize. Ancak bir bir kredi kartları patlamaya başlayınca marketlerde sepet ortalamaları düşmeye başladı. Onun haricinde de insanlar avmlere kapanmaktan, saatlerce kasa kuyruğu beklemekten yoruldu. Arz talep dengesi müşteri memnuniyetini kötü etkiledi. Hele ki İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde trafik yüzünden evden çıkmak bir işkence olduğunda nerede mahalle bakkalı der olmaya başladık. 20 yıl önce Ayşe Teyze camdan ‘Bakkal efendi, bakkal efendi 1kg şeker, 15 yumurta yolla şu senin yeni çırakla’ diyordu. Ya da kapıcı her akşam ekmeği bakkaldan alıp kapımıza getiriyordu ya işte metropollerdeki kapı komşusuyla selamlaşmayan günümüzün modern insanı, GETİR’i bu yüzden pek bir sevdi. Çünkü getir mahalle çırağı olmuştu metropol insanı için. Aradaki tek fark Ayşe Teyze gibi Elif Hanım evin camından bağırmıyordu da, işten eve gelirken bir uygulamaya giriyor ve sanal camdan bağırıyordu bakkala. Aslında iş yeri servisinin koltuğunda otururken marketin rafları arasında dolaşıyor akşam yemeği için istediği 3-5 ihtiyacını oradan sipariş verebiliyordu. Zamandan tasarruf sağlıyor, torba taşımıyor kaliteli de hizmet alıyordu. İşte geçmişin basit iş modeli bugünün dünyasında dijitalleşince milyon dolarlar etti. Hiç bakkalı olmadan GETİR binlerce bakkal yerine mahalle mahalle hizmet verir oldu. Aynı hiç evi olmadan dünyada binlerce evi kiralayan AIRBNB ya da hiç mutfağı olmadan milyonlarca yemek satan YEMEK SEPETİ gibi.

Eğitim ya da seminerlerimde, girişimcilikle ilgili her sohbette söylediğim başlıca konuların başında gelir işlerimizi, iş modellerini dijitalleştirebilmek. Buna göre satış ve pazarlama stratejilerimizi güncelleyelim derim. Geçen hafta sosyal medya da bununla ilgili de bir rapor paylaşmıştım. McKinsey Türkiye tarafından yayınlanan ‘İşimizin Geleceği; Dijital Çağda Türkiye’nin Yetenek Dönüşümü’ raporunda belirtildiği gibi önümüzdeki 10 yılda mevcut teknolojilerin dünya genelindeki gelişimi sayesinde, şu anki mevcut işlerin %50 sinin otomasyonel yayılması mümkün olacak. Türkiye’de ki mevcut teknolojilerle her on meslekten 6’sı %30 oranında teknolojik olarak optimize olabilecek. Otomasyon ve dijitalleşmenin etkisiyle 7,6 milyon iş kaybolarak yeni işlere dönüşebilecek ve 2030 yılına kadar 8,9 milyon yeni iş oluşabilecek. Bu değişiklikler gerçekleşirken Türkiye’de mevcut iş gücünde çalışan 21,2 milyon kişinin, mesleğine devam ederken teknolojiden yararlanarak işlerini geliştirebilmesi gerekecek. Buna ayak uydurabilenler kazanımlarına yenilerini eklerken, ayak uyduramayanların son on yıldaki başarısı bir işe yaramayacak ve büyük ihtimalle işsiz kalacak ya da daha düşük ücretli farklı işleri kabul etmek zorunda olacaklar. Ticaretin, iş dünyasının şekli çok hızla değişiyor. Bu yüzden telefondaki uygulamalar gibi sık sık kendimizi güncellemeli, daha çok okumalı, daha çok sosyal olmalıyız. Kendimize kaliteli networkler oluşturmalıyız. Vizyonumuz dünya vizyonuna taşımalı, artık evimizdeki bir cam ekran sayesinde sağladığımız ürün ya da hizmeti dünyanın bir ucundan başka bir ucuna ulaştırılabileceğimizi kabul etmeliyiz.

Çocuklarımız sanal ekran sayesinde İngiltere’de, Amerika’da hiç yüz yüze gelmediği ama bir oyun sayesinde tanıştığı arkadaşı ile bugün futbol oynayabildiği için bundan 10 yıl sonrada ticaret yapabilir olacak. Biz belki bugün onlara kızıyoruz ama kızmak yerine dijital anne baba olarak, dijital dünyada güvende olmanın yollarını önce biz öğrenip sonra onlara aktarmalıyız. Bizlerse sadece mahallemizdeki arkadaşımızla oynadıysak mahallemizdeki ile ticaret yapabilir oluyoruz, şehrimizden çıkamadıysak sadece şehrimizde ki ile , ülkemizden dışarı çıkamadıysak yalnızca ülkemizde ki ile ticaret yapabiliyoruz. Bu yüzden çocuklarımıza yol gösterici olmak ve iş hayatında işimizle ilgili gücümüzü kaybetmemek için dijital okur yazar olmanın ne olduğunu çok iyi anlamalıyız. İşimizi daha iyi yapmak için teknolojiden nasıl yararlanabiliriz, kendimizi nasıl güncel tutmalıyız çok iyi kavramalıyız.
Devir fırsat devri. Bir sürü iş yok olurken, yaratıcı beyinler, girişimci ruhlar sayesinde geleceği bizler oluşturacağız, yeni işleri bizler ortaya çıkaracağız. Aynı GETİR’in, AIRBNB’nin, YEMEK SEPETİ’nin, FACEBOOK’un, INSIDER’ın ya da TESLA’nın yaptığı gibi. Her sektör kendi öncülerini doğuracak ve şu an sektörel anlamda bir çok açık var. Uzmanlığını, bilgini kullan ve ülkemizde olmayanı ilk getiren sen ol ya da olmayanı ülkemizden dünyaya sen taşı.

Bu arada son olarak kısaca GETİR’in sahibi Nazım Salur’dan ve GETİR yatırımdan bahsedelim. Başarılı bir girişim olan BiTaksi uygulamasının ardından Nazım Salur’un ikinci teknoloji girişimi olan Getir, başarısını büyütmeye devam ediyor. Son yıllarda Türkiye’nin önde gelen teknoloji girişimlerinden Getir, Silikon Vadisinden yatırım aldı. Getir, Silikon Vadisi yatırımcılarından Sir Michael Moritz’in de aralarında olduğu bir gruptan 38 milyon dolar Seri A yatırımı yatırım aldı. Bu başarının ardından Getir Kurucusu Nazım Salur hedeflerinin B tipi yatırım alarak 100 milyon dolarlık fon oluşturmak olduğunu ifade ediyor. Bu yatırımla birlikte sadece yurt içinde faaliyet gösteren Getir, kısa süre sonra yurt dışında da faaliyete geçmesi planlanıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir