İş Kadını Olmak Ya Da Olmamak, İşte Bütün Mesele Bu!

İş Kadını Olmak Ya Da Olmamak, İşte Bütün Mesele Bu!


Birçok yerde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde farklı etkinlikler düzenleniyor.

Ancak dikkatimi çeken ve içimi acıtan bir husus var. Her özel günü amacını, nedenini düşünmeden PR malzemesi yapan değerli yöneticilerimiz ve önemli koltukların sahibi yetkililer sayesinde, diğer birçok özel günün nasibini alması gibi 8 Martta nasibini almış bulunuyor.

Kısaca açıklamak gerekirse tüm dünyada 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün kutlanmasının sebebi; 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının erkeklerle aynı işi yapmalarına rağmen, düşük ücret almaları ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için başlayan grevde; greve çıkan kadınların fabrikaya kitlenmesi ve fabrikada çıkan yangın sebebiyle içerideki kadınların bir kısmının ölmeleri yüzünden 8 Mart, yaşanan bu acı olaydan yaklaşık 50 yıl sonra bir anma günü olarak ilan edilmiştir.

Yani çalışan, üretim yapan ve sağladığı katkı karşılığında para kazanan kadınların, piyasa şartlarında yaşadığı haksızlıklara ve cinsiyetçi ayrıma karşı hakkını aradığı bir gündür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken ve sistemin üstümüze kara bir bulut gibi çökmesine sebep olan çok önemli bir detay vardır. Bu detay bu tarz önemli günlerde anma etkinliklerin yanında yapılan organizasyonlarda neden-sonuç ilişkisinin kurulamaması ve işlerin alkış almak ve haber yapmaktan öte götürülememesidir. Şöyle ki bu tarz organizasyonlarda yer alırken biz kadınlar duygu ve düşüncelerimizi doğru ifade edebilmeli, bu etkinliklere vakit, emek ve çaba harcadığımızda karşılığını görmemiz gerektiğini bilmeliyiz.

Kurumsal bir firmada personel olarak da çalışsanız, bir sermayedar olarak girişimcide olsanız karşınıza ataerkil toplumun getirdiği küçük üretici mantalitesi çerçevesinde, destek olma kavramını doğru tartmalı ve buna göre duruş sergilemelisiniz. Mikro kobi olarak kadın girişimci olmak yani girişimciliğin ikinci aşamasını yaşamak demek, işinin patronu olmadan önce işçisi olabilmek demektir. Bu nedenlede harcanan her emeğin ve zamanın karşılığı eder değer ilişkisi açısından çok önemlidir.

Sosyokültürel yapının ağar bastığı durumlarda ilk olarak kadın, asgari kazanım çerçevesinde evden vergi muafiyeti ile bir değer yaratıp aile bütçesine katkı sağlamaktadır. Bu değer çok önemlidir tartışılamaz. Buna kadın girişimciliğinin birinci safası olarak bakabiliriz. Ancak vergi mükellefi olduktan sonraki aşama ciddi ve engellerle dolu bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Kobi olduktan sonra işler karlılık olarak doğru ölçümlenmelidir. Bununla ilgili de işte bu tarz etkinliklerde yer alıp, boy gösterip gün sonunda finansal olarak bir etki olup olmadığını ölçümlemeden, organizasyonun geçiştirilip gitmesi yiten bir zamandır bence. Bunun boyutunu gerçekten konuşamadığımızda da kadın girişimciler olarak desteklenmesi gereken azınlıklar olmaktan öteye gidemiyoruz maalesef.
Sistemin düzelebilmesi için kadın mükelleflerin önce kendisine sorması gerek, ben ne istiyorum? Olmuş gibi yapmaya mı yoksa olmaya mı ihtiyacım var?

Olmaktan kasıtsa yıllık cirolar göz önünde bulundurulduğunda karlılık oranları ve bu oranların düzenli olarak arttırılmasıdır. Öz sermayenizi yıl boyunca nasıl yönettiğiniz bu bağlamda çok önemlidir. İşte burada da pazarlama finansmanınızı doğru yönetebilme kabiliyetiniz devreye girer ki, şirketinizin ve markanızın yaşam ömrünü belitliyici unsurlardan bir de bu kriterdir.

Bir organizasyon veya etkinliğe, kendi markamla ya da danışmanlığını yaptığım markalardan biri ile katılacak olayım, ilk sorduğum soru organizasyonun içeriği, amacı, hedef kitlesinin kimler olduğudur. Bununla beraber benim ürün ya da hizmetimle oluşacak ortamın uyumu, ulaşmak istediğim hedef kitlesi ile çakışıp çakışmadığıdır. Mevcut organizasyon kişisel ya da kurumsal markama değer mi katar yoksa değer mi kaybettirir, katılımcılar benimle aynı segmentte mi diye ölçümleme yapmayı tercih ediyorum.

Örneğin Eskişehir’de cuma günü ikincisi yapılan Eskişehir Organize Sanayi Odasının düzenlediği bir kadın girişimi ve üretici fuarı gerçekleşti. Maalesef gerçek anlamda amacına hizmet edemedi, istenen etki yaratılamadı. Öncelikle kooperatif nezdinde iş yapan sadece bir masa vardı eğer bu şekilde el emeğinin yer alacağı birinci aşama kadın girişimciliği olarak bahsettiğimiz kadınlar yer alacaksa neden sadece bir masa vardı. Bu masadaki kadınlarla ikinci aşama kadın girişimciler aynı alanda yer verilseydi ve bu anlamda birbirleri ile network kurmaları amaçlansaydı daha verimli olmaz mıydı? Ona keza ileri seviye kadın girişimci kategorisinde yer alabilecek ithalat ve ihracat yapan limited ve anonim şirketler bir arada olsa katılımcılar kendi aralarında daha verimli iletişim kurmuş olmazlar mıydı? Aynı yollardan yürümüş ve benzer zorlukları çekmiş kişiler olarak birbirlerine katacakları değerler eminim daha çok olabilirdi.

Bununla beraber katılan markaların yaşadığı bu organizasyon eksikliği haricinde ziyaretçiler nezdinde gelen kişiler ne amaçla bu etkinliğe geldi dersiniz? Aslında gelen kişiler birkaç profilden oluşuyordu. Benim gördüğüm birinci profil, marka sahibinin en yakını olan birkaç kişiydi. İkinci profil, organizasyonu yapan kurum yöneticileri ve kardeş kurumlardaki yöneticilerden oluşuyordu ve mecburi görevdeydiler. Üçüncü profil kız meslek lisesi öğrencileriydi. Dördüncü profil benim gibi oda vesilesiyle duyan girişimciler ki sayısı çok azdı.

Temelinde çok güzel düşünülmüş bir organizasyon ancak organizasyon detayları planlanırken içeriğin doğru şekilde donatılmamış olması, birbiri ile bağlantı doğru kurulmuş olmaması sebebiyle verim alınamamıştır. Tek tek marka yetkilileri ile konuştuğunuzda otuz stanttan üçü bile mutlu değilse bu organizasyonları yapan kişi ve kurumların kendisine nerede eksiğimiz var demesi gerekir.

Bu tarz organizasyonlar hem katılımcı firmalar açısından hem de ev sahipliği yapan kurum açısından çok emek verilerek ve zaman harcanarak hazırlanıyor. Ancak iki tarafa da sağladığı yarar maddi kazanım ya da marka değerine bir katkı oluşturmuyorsa bir yerde hata var demektir. Şehirden kilometrelerce uzakta, organize sanayi bölgesinde bir gününü kim, ne için harcadı cuma günü? Kimler ne kazanç sağladı? Kesinlikle çok verimli bir organizasyondu seneye de katılırım mı diyor katılımcılar? Ne dersiniz? Bunu ölçümlemek ve geri bildirim almak çokta zor değil. Firmalara isim-soy isim olmadan tarafsız değerlendirme yapabilecekleri bir anket verilse mesela acaba ne gibi önerileri olur. Bununla beraber organizasyonu yapan yönetim kendilerini bu markaların yerine koysalar o stantların arkasında mutlu olurlar mı?

Şahsen önerim kimse kimseyi alkışlamadan, daha başarılı olabilmek için objektif değerlendirme yapıp seneye ona göre bir organizasyon yapılabilmesidir.

Bu noktada referans bir organizasyondan da bahsetmek isterim. Birkaç yıldır yapılan kadın girişimci ve satın almacı buluşmalarını KAGİDER, Garanti Bankası iş birlikteliğinde çok güzel organize ediyor. Katılımcıları önemli detaylara göre gruplayarak salon yerleşimi sağlıyor. Ziyaretçileri 360 derece yarar sağlayabilmek adına ince eleyip sık dokuyarak öyle davet ediyor. Ben de bir yıl önceden ajandama not alıp hem katılımcı hem ziyaretçi olarak katılmaktan mutluluk duyuyorum. Bu anlamda Eskişehir’den KAGİDER ağının içinde aktif bir şekilde yer alan bir kadın girişimci olmaktan da mutluluk duyuyorum. Keşke şehrimde de belirli koltuklarda görev alan yetkili ve yöneticiler bu anlamda iş birliktelikleri ile proje bazlı ve sürdürülebilir değerler yaratacak organizasyonlar yapmayı hedefleseler. Ben de kendi tecrübe ve deneyimim çerçevesinde değer sunmayı isteyen iş insanlarından olurdum.

Son olarak Marilyn Monroe’nun sözüyle bitirmek gerekirse eğer bir kadına doğru ayakkabılar verilirse dünyayı feth etmesi hiç de zor olmayacaktır. İşte tam bu yüzden kızlar, sonuna kadar doğru ayakkabıyı aramaya devam 🙂

Busena ÇELİK ZÜMBÜL

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir